“Bir soda, iki çay ne yapıyor?” dedim. “İyiler be amcası, büyüyorlar işte” dedi garson. Canımı ye garson.

28 Mart 2012 Çarşamba

bi konuda anlaşalım;ortaçağdan gelmedim,bilge de değilim üstelik :),,

öle çok laf cambazlığı yapmıcam bu akşam.yarın bitirme projemin ilk jürisi var ve ben vakit nasıl bu kadar koşturuyor hiç anlamadım hem de hiç tökezlemeden,ayağı takılmadan.okulda ilk bitirme jürisini izlemek için gidişim var gözümün önünde yıl 2008 ben 1.sınıf.'adamlar bitirio ya' ve türevleri seslerimi de alıp kendime izlemeye başlamıştım jüriyi.öğrenciyi soru yağmurlarına tutan hocalardan gelen,'bu projeden sonra mimar olacaksın,piyasaya çıkacaksın' formatında bakışlar havada uçuşmaktaydı.ne yalan sölim sunum yapan vatandaşlar birer ortaçağ bilgesi! gibi gözükmüşlerdi gözüme.yarın birileri de bana bakıp öyle sanmasınlar diye söylüyorum yalan abi bilgelik,donanımlılık,4.sınıflık hikaye.çok konuşup,araya bi kaç afilli söz fırlatıp durumu kotarıyoruz hepsi bu.esen kalınız,,

19 Mart 2012 Pazartesi

Tenekeci için gelsin:'ellerine sağlık Tanrım güneş çok güzel olmuş',,

güneşi görünce,kitabını alıp sahile göz koyanlardanım ben de,karadeniz de büyüdük biz,o kadar olsun,,

İbrahim Tenekeciyi gördüm rafta,okumayı planladığım kitabı bi kenara bırakıp,dokundum 'Tüfeksiz Hareketler'in sayfalarına.Tenekeci deyince akan sular duru bende,anımsadım 'bir iki deneme' şiirinden bi kaç cümlesini :

'güzeldim de galiba bunu nasıl söylesem: eline sağlık Tanrım leyla çok güzel olmuş, Tanrım eline sağlık dünya da çok güzel olmuş ,keşke biraz ölmesem.'

kaptım kitabı,demli bi çay istedim önce,gayri ihtiyari kitabın başına 'Ne çok acı var' C. Zarifoğlu yazıp başladım okumaya.

soluksuzdum 42. sayfaya geldiğimde,çayım soğmuştu.

şöle dedi kitabın bi yerinde:'türk şirinde çağ açıp çağ kapatan Orhan Veli,o günkü şiirlerini bugün yazmış olsa,herhalde çoğunu dergilerde yayınlatamazdı.'

güneşli hava sahilde kitap okuduğun birinci saatin sonunda,insanı üşütecek kadar aldatıcıydı.

yanımdan geçen insanların 'kitap okuyan insan' a verdikleri tepkilerle sarfettikleri 'millet okuyo ya' şeklindeki nidalara bahşettiğim gizli gülümseyişimi alıp götüren,güneşin sarısına saklanmış zalım rüzgar pes ettirdi beni okumaktan ,uğultular girdi Tenekecinin harfleri arasına,,

15 Mart 2012 Perşembe

Bazı sahneler kağıtta iyi dururlar,,




Adam, ayrılmak üzere olduğu karısının evinin önüne gelir.Dalgın içeriyi seyretmeye başlar.Vakit akşamdır.Kadın koltuğa oturur ve telefonu eline alır,adamın telefonu çalar.

-'merhaba Ken,seni aradım çünkü şuan bodrum kattayım ve termosifonu çalıştırmaya uğraşıyorum çünkü plot ışığı yanmıyor ve ben neden olduğunu bilmiorm,rahatsız ettiysem özür dilerim' der kadın,

-adam:'hayır hayır önemli diil iyi ettin,beni aramakla doğruyu yaptın,şimdi dediğim gibi yap tamam mı,gri bi kapak var şimdi onu sök yerinden,bir kırmızı düğme göreceksin,şimdi ona bas ve sağa doğru çevir 'diye tarif eder

-'tamam 'der kadın,

-'gri kapağı takmayı unutma hepsi bu kadar'


-'evet,tamam şimdi oldu,yardımın için teşekkür ederim'


-'böyle zamanlarda beni hep ara'adamın son sözü olur
kadın telefonu kapatır,diğer odaya gider,adam suskun,,

14 Mart 2012 Çarşamba

dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür,,

sen beni öpersen belki de ben fransız olurum

şehre inerim bir sinema yağmura çalar

otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür

dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.


-senegalliler dahil değil


sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır

çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi

o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin

hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin


-yoksa seni rahatsız mı ettim?


sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur

ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek

elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim

elbette gayet rasyoneldir attan atlamak



-freud diye bir şey yoktur.


sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim

belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma

bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün

yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.


-haydi iç de çay koyayım.


ah muhsin ünlü

12 Mart 2012 Pazartesi

Van Gogh amca yada düz bağdaş,,

Cumartesinin soğuk sabahında,yüz felci olma riskini göze alarak düştük yollara,vapurda içerde oturmayı tercih edip,karaköyden moderne tabana kuvvettik.Karşılaştığımız kalabalık sıra,sergi için cumartesi gününün yanlış tercih olduğunu kibarca hatırlattı bize.Bir an vazgeçmedik diil ama tabi çabuk geçti bu karar zihnimizden.Nadir görüşen üç ilkokul arkadaşı olsak da bekledik sıramızı mimarlık kokan muhabbetimizle.Yaş ortalaması,ortalaması alınamayacak kadar karışıktı bence,baya baya'yaşlı' diyeceğimiz teyzelerden,yürümeye başlayalı 1-2 yıl olmuş çocuklara kadar fazlasıyla insan oradaydı.Sıradaki istifimizi! bozmadan incelemeye başladık yanlarında resimlerden çok ilgimiz çeken açıklama metinleri bulunan tabloları.'Çerçevesiz sergi','içindesin' gibi tabirlerle reklamları dönen sergiden beklentimiz çerçevelenmişti aslında biz farkında olmadan.
Van Gogh'un hastalık sürecini,hastahane de yaşadıklarını,akraba ilişkilerini,kızgınlıklarını,bunalımlarını hatta rüyalarını bile resmetiğini okuduk bizimle berabar ilerleyen cümlelerde.Birbirinden farklı çizdiği otoportleri de şaşırmak için yeterliydi.Karşılıksız bi aşkı kabullendiğini öğrendik sonra.Sonrasında tabloların müzayedelerde milyon dolarlara satıldığını okuduk Türk olarak aklımıza tabi ilk 'paralar nere gidio' geldi neyse efenim.Geçtiğimiz karanlık koridor bizi daha önce karşılaşmadığımız bi mekanla başbaşa biraktı.Buram buram dijitallik kokmamasını arkadaki harika müziğe mi yoksa aralara serpiştirilen harika sözlere mi borçluyuz bilemiyorum ama kafamızdaki 'sergi' kavramının yıkılıp tekrar yapıldığı kesindi.Tabloya bakarmış gibi yapıp makinalara 'profil fotoğrafı' için poz vermek üzere sıraya giren insanlar için güzel! temennilerde bulundum.Bağdaş kurup oturduk sonra izledik kayan görüntüleri,kelimeleri,,her nekadar oturduğumuz yerden karşı ekranı tam ortalayan amca sayesinde cümlelerin mastar kısmını başka ekrandan tammalamak zorunda kalsak da güzel herşey.),,
Galataya selam verip sonra,ben'li belirsiz kelimeler fırlattık istiklalin sokak taşlarına,,
( Van Gogh amca 'daki samimiyet nerden gelio diyenler için söylüyorum e işte düz bağdaştan.)

3 Mart 2012 Cumartesi

telaşdan uzak olsam mesela,,

...işi de bırakacağım,zor kardeşim çalışmak.Okulun olmadığı halde sabah 07:00'de kalkmaksa 'utanmasam ağlıcam' moduna sokuyor insanı sabah sabah.ÜDS ye de girmiyorum ,çözemiorm ben o soruları banane nanoteknolojiden,o sınavdan 70-80 alanlar insan mı? die düşünüyorum bu aralar.Düşünmicem artık 'sonrası' için 'herşey olacağına varır' sözünü odamda görebileceğim her yere yazıp asıcam,beynime kazıyacağım durumun doğrusunun bu olduğunu.Bütün gün oturup big bang izlicem,3 paket polo şeker yeyip üzerine bi şişe su içicem.Çakma 'leyla ile mecnun'senaryosu yazmaya başlıcam mesela adını 'aslı ile kerem' koymam merek etmeyin benim de bi gururum var:) günde yarım paket ıslak mendil de harcamıcam artık 'ellerim temiz benim' die tekrarlıcam kendi kendime.Bi türlü başlayamadığım spor fikrini de silicem kafamdan,kalorilerin gücü adına hayat felsefem olcak artık.Gözümü Hindistan da açıp,Fas da kapatacağım günlerin hayalini kurucam tüm zamanlarımda.Afrikalı bi zencinin gülen gözleri ile çektireceğim fotoğrafların çerçevesini bile seçebilirim o derece yani.Bi gün bi yerde tesadüfen yada planlı.) rastlamak istediğim nefes için oturup dua edicem,,oh be.).)