“Bir soda, iki çay ne yapıyor?” dedim. “İyiler be amcası, büyüyorlar işte” dedi garson. Canımı ye garson.

26 Kasım 2012 Pazartesi

Kılıçarslan Abi,,

Daha çok patriot, daha çok banka şubesi, daha çok cami... Her şey "daha çok" olurken ben neden kendimi "azalmış" gibi hissediyorum Abidin?

"yılın en uzun gecesi gibi bakınca bana / tüm uykulardan uyanıp namaza davranmak gibi oluyor dünya / dünya: ne ayıp şey"

21 Kasım 2012 Çarşamba

Neredeyse Eksiksiz,,

Biliyorsun, ölüm diye bir şey yok, diyor adam kadına.
Biliyorum, evet, artık öldüğüme göre, diyor kadın.
İki gömleğin de ütülendi, çekmecede,
sadece küçük bir gül benim özlediğim,,
 
Yannis Ritsos

16 Kasım 2012 Cuma

yürüdüm,,

        dışarı çıktım ve eldivenle güneş gözlüğünü aynı anda kullanabildiğimiz bi gün ne kadar kötü olabilir ki dedim kendi kendime,kıştır ama yazdır hava,5 kilo mandalinayla piknik yapılabilecek potansiyeli olan bi gündür mesela,güzeldir,,
         istiklalden aşağı yürüdüm d&r a baktım şöyle bi plak satmaya başlamışlar görmemiştim daha önce.olmayan gramofonum için bi plak seçmek istedim karıştırdım biraz,Bob Marleyi buldum aralarından,gülümsedim,,
         yürüdüm,yüzbininci kez de olsa aynı hevesle,çiçek pasajının bi kaç fotoğrafını çektim,iyi pozlar verdi O da bugün hep  sağolsun.yürüdüm tekrar galatasaray lisesinin önünde eylem yoktu,bişeyler kahrolsun diyenler yoktu,şaşırdım,biraz aşağıda ilk ipek eşarbımı aldığım dükkanın vitrinine bakındım biraz,vitrinden yansıyan kendime baktım,,
          yürüdüm sessizce tramvay yolunu takip ettim,itaatkardım,yolundan sapmadım.ayrı zamanlarda 'ingilizce öğrenmek ister misiniz?' diye elinde broşürlerle yolumu kesen 3 kişiye nazikçe gülümsedim.
                        -sahi çok mu belli oluyor ingilizce bilmediğim? her neyse,,
          yürüdüm,kırmızı eldivenlerim vardı,kulaklığım ve spor ayakkabılarım mutluydum kısacası ,yürüdüm.darlaşan sokaklardan birini seçtim gündüz vaktiydi ama sakinlerdi,bi kaç tabela gördüm ilerideki birşeyleri işaret eden,takip ettim itaatkardım.galataya dadandım bi süre önünde fotoğraf çekinenleri izledim.arnavut kaldırımı taşlarına baktım,eğildim aralarındaki izmaritleri gördüm.galataya komşu apartmanlardan birinde oturduğumu hayal ettim.yüksek tavanli,döşemeleri gıcırdayan ve mümkünse ahşap giyotin pencereleri olan,penceresinin önünde mor bi menekşe bi kaç saksı fesleyen,içeride Marley çalan bi gramofon.
  -mutluluktan öleyazdım.her neyse,,
          yürüdüm,biraz ilerde sağda kimsenin bilmediğini düşündüğüm bi camii vardı biliyordum.sekiz rekatımı bıraktım içerde ve ayakkabılarımı bağladım,yürüdüm.buraya bi akşam mutlaka gelmeliyiz diyerek konak kafenin önünden geçtim
   -daha önce çok defa yaptım bunu evet.
          yürüdüm tophaneden tramvaya binmeden önce çay içtim 3 bardak.bi de simit susamları gülen,,


8 Kasım 2012 Perşembe

inandıramadım seni,belki de kendimi bile,,



“Hiçbir zaman inandıramadım seni kahramansız bir dünyaya neden inandığıma. Hiçbir zaman inandıramadım seni o kahramanları uyduran zavallı yazarların neden kahraman olmadıklarına. Hiçbir zaman inandıramadım seni o dergilerde resimleri çıkanların bizden başka bir soydan olduğuna. Hiçbir zaman inandıramadım seni sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. Hiçbir zaman inandıramadım seni, o sıradan hayatta benim de olmam gerektiğine.” Orhan Pamuk, Kara Kitap, 1990